Orhan Veli'nin
sık sık
mektuplaştığı
kişilerden birisi de
Sait Faik'tir. İşte
Sait Faik Müzesi'nin
arşivindeki Orhan
Veli mektuplarından
biri:
"Ankara,
29.2.1941
Aziz ve kıymetli
dostum Sait Faik,
Ankara'dan
ayrıldığın günlerde
senden haber
bekliyordum. Daha
sonra mahkeme
kararını öğrenince
haber yollamak bana
düştü. Aynı günde
Sabri Esat'ı gördüm
ve sana yıldırım
telgraf çektiğini
öğrendim. bunun
üzerine bir mektup
yazmak, hiç olmazsa
tebrik etmek
istedim. Bugüne
kadar o da nasip
olmadı. Mamafih bu
arada, Çelme
hikayesini buldum ve
okudum ve başına bu
işi açanlara
küfrettim. Harika
hikaye azizim. Bana
bir de 'Sarnıç' nam
şaheserden
gönderecektin. Tariz
yapmıyorum.
Tahattura vesile
olur ümidiyle. Ama
şahidimsin ki mezkur
şaheser Ankara'da
mevcut değil. Her
neyse, gecikmiş bir
işi yapmak
vesilesiyle hatırını
sormuş oluyorum.
Bundan dolayı
memnunum. Senden bir
ricam daha var, bana
Aleko şiirini
göndermeni
istiyorum. 'Bir
Aleko şiiri için de
dünyanın zahmetine
girilir mi' deme.
Benim için
ehemmiyeti büyük.
Birkaç ay sonra
İstanbul'a
geleceğim. Ya
Balıkpazarı'na yahut
da Rıhtım'a gider
şarap içeriz.
Abidin'i görüyor
musun? Bugün ona da
bir mektup
göndereceğim. Bu
itibarla selam filan
yazmıyorum. Hasret
ve muhabbetle
gözlerinden öper,
cevabını beklerim.
Orhan Veli"
Bu mektuba Sait
Faik'in verdiği
yanıt da Papirüs
Dergisi'nin Orhan
Veli özel sayısında,
Ocak 1967'de
yayımlanır:
"14 Mart 1941
Sevgili Kardeşim,
Yazıhaneyi
bıraktığım için
mektubunu bugün
alabildim. Sarnıç
nam eserle birlikte
Semaver'i de
gönderiyorum.
Sarnıç'tan su çekip
Semaver'i kaynata
kaynata oturursun.
Buraya geldiğin
zaman ise herhalde
bir 'fıçı' da
verirler. Aleko'ya
yazılan şiir,
Semaver'in kapağına
da yazılmıştır,
okuyacaksın: Bir
ikinci defa
yazıyorum. Burada
eski tas eski hamam.
Cumartesi günleri
Nisuaz'da üdeba
toplanır. Kararlar
verilir. Ben ise bir
birahane köşesi
bulur üdeba
meclislerinin,
ediplerinin, kötü
şairlerin
dinlerini.... bira
içerim. Öteki işten
elhamdülillah yakayı
sıyırdık. Ama epeyi
üzüldüm doğrusu.
Boku bokuna
yanacaktık.
Gözlerinden öper, o
fevkalade şiirlerini
ara sıra bir iki
satırla beraber
gönderirsen ihya
edersin kardeşim.
Yeni adresim:
Şişli Bomonti
Kazancı Sok. İkbal
Apt. No:4
Sait Faik"
Kısa bir süre
önce yapılan bir
müzayededeki kitabı
alabilmeyi çok
istemiştim. Cemal
Nadir'e imzalanan
kitabın adı
Vazgeçemediğim,
şairi de Orhan Veli
idi. İmzalı kitap
koleksiyonu yapan
Ömer Koç'un aldığı
kitabın imzasızı
kalmıştı müzayedede
benim payıma. "Bir
gün dedim, bir gün
benim de Orhan
Veli'ye ait özel bir
parçam olacak." İşte
o parça, bu kitap
oldu sanırım.
Kapağında ikimizin
isminin bir arada
bulunduğu bu
kitap...
Sait Faik,
Vatan-Sanat Yaprağı
adlı dergiye 15
Kasım 1953 tarihinde
yazdığı yazıda
şunları söyler:
"Onu her yıl
anmaktan bir fayda
çıkmaz gibi geliyor
bana. Genç şair ve
eleştirmeciler onun
için bir kaç kitap
yazsalar çok yerinde
olur. Aradan bir on
sene geçsin, kıymeti
daha çok anlaşılacak
gibime geliyor. Her
sene anmak, onu
biraz aktüel yapıyor
ve yaşayan şairlerin
kıymeti ile
kıymetlendiriyoruz.
Halbuki aramızdan
ayrılan şairi başka
türlü
kıymetlendirmek
gerekir.
Düşmanlıkları ve
kıskançlıkları
üstüne çekmek lazım.
O, kavgaların ve
kıskançlıkların
ötesindedir. Bir
genç şair
eleştirmecinin onu
uzun uzun, seve seve
bize anlatmasını
bekliyorum."
Orhan Veli'nin
ölümünün üzerinden
tam elli yıl geçti.
Bu süre içinde Asım
Bezirci'nin
hazırladığı kitaptan
başka kayda değer
bir çalışma
yapılmadı.
Üniversite tezleri
hariç diğer eserler
şunlardır: Orhan
Veli İçin - Adnan
Veli Kanık, Yeditepe
Yayınları, 1953 /
Orhan Veli Kanık -
Muzaffer Uyguner,
Varlık Yayınları,
1967 / Cumhuriyet
Dönemi Türk Şiirinde
Garip Hareketi -
Hakan Sazyek, T. İş
Bankası Yayını /
Orhan Veli Kanık -
Bilge Ercilasun, MEB
/ Garipçiler (1.
Yeniler) - Hüseyin
Tuncer, İzmir, 1997.
Her ne kadar biz
her sene O'nun için,
ölüm yıldönümünde
Taksim'den mezarı
başına kadar
yürüyerek Sait
Faik'in "her sene
anmak, onu biraz
aktüel yapıyor"
deyişine
katılmadığımızı
göstersek de bu
kitapla sanırım
biraz da olsa O'nun
istediği gibi bir
çalışma ortaya
çıkardım. "Keşke
Sait Faik de
görebilseydi"
demekten başka bir
şey gelmiyor elden.
Benim için şüphe
götürmez bir gerçek
de şu ki
"KANIK'sadığım BİRİ
daha uzun bir kitap
olabilirdi ama, seve
seve anlattım her
öğrendiğimi."
Ömer Faruk Toprak
ise Duman ve Alev
adlı günlük - anı
kitabında şöyle bir
tespit yapmıştır:
"Bugün Abdülhak
Hamit, Ahmet Haşim,
Yahya Kemal edebiyat
tarihlerinin eksik
tanıtmalarının
sınırı içinde
bilinmektedir.
Monografileri ya da
şiir değerleri geniş
açıklamalarla
yazılmamıştır. Orhan
Veli'yi içinde
bulunduğu sosyal
koşullarla
inceleyen,
şiirlerinin yanı
başındaki yaşamını
ayrıntıları ile
tahlil eden hacimli
bir kitap ya da etüt
bulamazsınız."
KANIK'sadığım
BİRİ bu eksiği
giderecek mi?
Sanmıyorum. Sadece
ölümünün ellinci
yılı için bir anı
derlemesi yapmış
oluyorum. Gerisi mi?
Gerisi doğumunun
100. yılına...
Orhan Veli'nin 19
Mart 1946 tarihli
Tercüme dergisinde
Jean Cocteau'dan
yaptığı şu çeviri
kendisi için de
gerçektir:
"Bir şair ilkin
okunmaz. Sonra yalan
yanlış okunur. Daha
sonra klasik olur,
klasik olanı okumak
adettir. Yalnız, ilk
günlerden kalma
birkaç hayranı
vardır. Ömrünün
sonuna kadar da
görüp göreceği
rahmet budur."
Küçük bir de
beklentim var; bu
kitapta okuyacağınız
yazılar hakkında
düşüncelerini içeren
mektubunu bekliyorum
Orhan Veli'den...
Kendisi 16 Nisan
1946 tarihli Ülkü
gazetesinde şunları
yazıyor:

"Yazıları
hakkında neler
düşündüğümü merak
eden genç
arkadaşlarım benden
bu sütunda cevap
beklemezlerse büyük
bir üzüntüden
kurtulacağım.
Kendilerine,
isterlerse, mektupla
cevap verebilirim.
Bilmem, bu iş
onların hoşuna gider
mi, ama buna razı
olurlarsa,
görecekleri hayırlı
iş sadece beni bir
dertten kurtarmış
olmaktan ibaret
kalmayacaktır.
İçindeki parçalardan
sorumlu olduğum
böyle bir sayfanın,
öteki gazetelerle
mecmualarda
gördüğünüz 'Hanım
Teyze, Kadın Nine,
Akıl Hocası...'
falan gibi sütunlara
dönmesine de mani
olacaklar.
Darılmasınlar,
gücenmesinler..."
Not: Bu isteğim
gerçekleşti:
"ORHAN VELİ'DEN
MEKTUP VAR.."
yazan: SEDA
ARUN