Değerlendirme sırasında; Orhan Veli'nin Doğuş
dergisinin 1.6.1945 tarihli sayısına yazdığı "Genç Bir Şairle Konuşma"
adlı yazısı ve yazıda sözü geçen konuşma aklımızın bir köşesinde asılı
duruyordu..
"Hayatını alnının teriyle kazanan, yirmi
yıllık geçmişi yalnız kahırlarla dolu bir Türk köylüsü" olan genç
Orhan Veli'ye şiirlerini okur ve sorar:
"Bu şiirleri bir mecmuada yayınlatabilir
miyim?"
Orhan Veli'nin yanıtı şudur:
"Saf, temiz duyuşları yanında bir kaç okur -
yazar tarafından öğretilmiş bazı iğreti hususiyetleri olmasaydı hiç
düşünmeden 'elbette' diyecektim; diyemedim. Eni konu güzel şiirler
olduğu halde, mecmualarda çıkan şiirlerin alayından güzel olduğunu
gördüğüm halde diyemedim. Nasihati sevmem; kimseye nasihat etmek
istemem. Daha doğrusu buna hakkım yoktur. Ama, bu genç şaire birkaç
söz olsun söylemenin cazibesinden de kendimi alamadım. Bir takım
cevherler yumurtlayıp, bir sürü büyük hakikatler söylediğimi sanmayın.
Hayır! Ben ona sadece o cevherler yumurtlayan insanlardan şüphe
etmesini, o büyük hakikatlere körü körüne inanmamasını söyledim.
'Büyük hakikatler şiir üstüne midir, bil ki çoğu şiirden anlamayan
insanlar tarafından söylenmiştir. Sen şairsin. Belki de ömrünün sonuna
kadar şiiri düşünecek, en çok onun çilesini çekeceksin. Sahici şiirin
hangisi olduğunu anlamak, onu sanat yapan çabanın nasıl bir çaba
olduğunu bulup meydana çıkarmak, senin mi daha çok hakkındır, yoksa o
laf ebelerinin, o çene kavaflarının mı?' dedim..."