Yel değirmeninde
ağartmadık bu
saçları
Senin yolunda
oldu ne olduysa
Türlü sefaletleri
Tatlı bir baş
ağrısı gibi
gezdirdik
omuzlarımızda.
Orhon Murat
Arıburnu'nun 1944'te
yazdığı Dingili
Bozuk şiirinde kimin
yolundan gittiğini
öğrenmek için, Orhan
Veli'nin 1941'de
yazdığı Sakal
şiirine bakmamız
gerek:
Değirmende
ağartmadık biz bu
sakalı!
"İlhan Berk de bu
yolda yürümektedir"
dersem, ne dersiniz?
Önce şairin
Kalem'ine bir bakın:
Mesela bilmiyorum
ama bir şiirde
bir kadının
ayakları suya değdi
değecek şimdi
Yolu bir kenara
bırakalım şimdilik
ve bu kadının
peşinden koşalım
biraz:
Bir kadının suya
değiyor ayakları;
İstanbul'u
dinliyorum, gözlerim
kapalı;
1947'den bu yana
ayaklarından deniz
eksik olmayan bu
kadının kimliğini
açıklamaya gerek yok
sanırım ama, ısrar
ederseniz "o bir
Yalnız'dır"
diyebilirim ancak.
Özdemir Asaf'ın
Yalnız'ın
Durumları'nda
bulabileceğiniz bir
Yalnız:
Yalnız'ın
Nesi var, nesi
yoksa
Tümü
birdenbire'dir
Özdemir Asaf dil
bilmez mi de Yalnız
ile birdenbire'yi
özel isim gibi
kullanır?
Kitaplarında dizgi
hatasına bile
tahammül edemeyen
şairimiz, bu yüzden
Yuvarlak Masa
Yayınevi'ni açarak
kendi kitaplarını
kendisi basmıştır.
Bu Yuvarlak Masa'ya
oturursak;
karşımızda Yalnız
olarak Orhan Veli'yi
görürüz, masanın
üstünde de 1 Nisan
1950 tarihli Yaprak
durmaktadır. Üşenmez
de dergiye bir göz
atarsanız
Birdenbire'yi
okuyabilirsiniz:
Her şey
birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu
gün ışığı yere;
Gökyüzü
birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey
birdenbire oldu;
Birdenbire
tütmeye başladı
duman topraktan;
Filiz birdenbire
oldu, tomurcuk
birdenbire.
Yemiş birdenbire
oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey
birdenbire oldu.
Kız birdenbire,
oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar,
kediler, insanlar...
Aşk birdenbire
oldu.
Sevinç
birdenbire.
Siz dergideki bu
şiiri okurken, ben
de Can Yücel'in
kulaklarını
çınlatıyorum
yuvarlak masada.
Birdenbire'lerle
doldurduğu
mısraların üstüne
isim olarak Orhan
Veli'yle ismini
koyar şairimiz:
Birdenbire gece
oluyor
Birdenbire bir
genç ölüyor
Birdenbire bir ot
bitiyor
Birdenbire otu
koparıyor
Faili meçhul bir
cinayet
Altından bir
gelincik bitiyor
Bitmemecesine
birdenbire
Kıpkızıl
Kendinizi dergiye
fazla
kaptırdıysanız,
kafanızı
kaldırdığınız zaman
Orhan Veli'nin
gittiğini
göreceksiniz. Sakın
şaşırmayın! Bu sefer
karşınızdaki adam
Cahit Sıtkı
Tarancı'dır ve amacı
sizi deli etmek
değildir.
Gün olur ki ne
gökyüzü para eder,
Ne deniz kenarı,
ne bağlar bahçeler.
Gün olur ki ne
kız ne rakı ne şiir,
Hiçbir şey insanı
sarsmaz, kandıramaz;
Her çeşmeden boş
döner elindeki tas.
Gün olur ki
çıldırmak işten
değildir.

Cahit Sıtkı gibi
Ayhan Kırdar'ın da
amacı deli etmek
değildir. Bir Süre
İçin adlı şiirini
okursanız
göreceksiniz:
Bir süre için bu
düzen
Bu yeşeren
topraktaki sevinç
-Bu tepeden
tırnağa çiçek açmış
ağaç-
Bir süre için
Bir süre için de
olsa,
Vazgeçemediğim'iz
bir şeydir dünya:
Deli eder insanı
bu dünya;
Bu gece, bu
yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden
tırnağa çiçek açmış
ağaç
Eh! toplum içinde
kulaktan kulağa
konuşmak ayıpmış
ama, ne yapalım?
Kulağınıza eğilip
Özdemir İnce'den de
bir kaç mısra
okumamın sırasıdır
şimdi:
Görünmez olarak
düşledim kendimi,
bir masaya, bir
pencereye, aynaya
dönüştüm
ama gitmedim
hiçbir yere,
bir bulut olarak
düşledim kendimi
bir avuç yel, bir
maşrapa dolusu
yağmur
alıp başımı
gitmedim ama;
kalmam gereken bu
yerde kaldım.
Ne o pek
dinlemiyorsunuz?
Öyle olsun, siz
Yuvarlak Masa'nın
üzerini karıştırmaya
devam edin. Orada
Aile diye bir dergi
bulacaksınız. Yıl
1947'dir. Açın
sayfalarını açın,
açın! Evet, şimdi
okuyabilirsiniz:
Gün olur, alır
başımı giderim,
Denizden yeni
çıkmış ağların
kokusunda
Şu ada senin, bu
ada benim,
Yelkovan
kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır,
düşünemezsiniz;
Çiçekler
gürültüyle açar;
Gürütüyle çıkar
duman topraktan.
Hele martılar,
hele martılar,
Her bir tüylerinde
ayrı telaş!...
Gün olur, başıma
kadar mavi;
Gün olur, başıma
kadar güneş;
Gün olur, deli
gibi...
Sevgili okuyucu;
Siz ki onlarca
sayfadır Orhan
Veli'nin hatırına
bana katlandınız,
şunu açıklamamda
fayda var: Sizi deli
etmek isteyen kişi
aslında benim. Ben
ki yıllardır Orhan
Veli delisiyim,
"birazcık
başardıysam ne mutlu
bana" derim. Ödülüm
ise Özdemir Asaf'ın
Yuvarlak Masa'sının
üzerinde bulunan ve
Benden Sonra
Mutluluk adlı
kitabının sayfaları
arasında unutulan şu
dizelerdir:
Sait Faik senin
kalbin
"Benim kalbim bir
gemidir,
Anadolu Hisarı
önünde demirlidir"
Orhan Veli senin
kalbin
İki yanı
candarmalı
Bayramoğlu'dur.