TARİHİN BEĞENEREK
ANDIĞI İNSAN
1942 yılında Milli
Eğitim Bakanlığı
Yayın Müdürlüğü
Klasik İşler
Danışmanlığı'nda
klasik çevirilerin
telif haklarını
hesaplamakla
görevlidir Vedat
Günyol ve çevresinde
bu hesaplamalardaki
titizliğiyle
tanınır. Bir gün
Sabahattin Eyuboğlu,
yanında ince, uzun
genç bir adamla
birlikte odasına
girer. İkisini
tanıştırdıktan sonra
sorar: "Acaba
Turcaret çevirisinde
bir hata yapmış
olabilir misiniz?
Lütfen bir kez daha
hesaplayın." Bütün
işlerini bir kenara
bırakan Vedat Günyol,
hata olup olmadığını
bulmak için hesabı
yeniden yapar. Bu
sırada Sabahattin
Eyuboğlu yanındaki
genç adamla birlikte
odasına gider. Vedat
Günyol hesabı
tekrarladıktan sonra
görür ki gerçekten
hata yapmıştır ama,
ilk telifte eksiklik
değil, birkaç
liralık fazlalık
vardır. Bunu
bildirmek üzere
Sabahattin
Eyuboğlu'nun odasına
gider ve Alain Rene
Lesage'nin Turcaret
adlı tiyatro
oyununun çevirmeni,
az önce tanıştığı
Orhan Veli ile ilk
sohbetini yapar...
Tanışmadan sonraki
dostlukları ve
anılarını dinlemek
üzere Maltepe
Üniversitesi'nde
İnsan Hakları dersi
veren Vedat Günyol'u
bulduk. O'nun
hakkında ilk
söyledikleri şunlar
oldu: "Orhan Veli'yi
arada bir görürdüm.
Selamlaşırdık. Çok
efendi, çok saygılı
bir insandı. Hatta
Orhan Veli efendilik
ve incelik
simgesiydi bence.
Böyle ince, uzun bir
adam; gayet
terbiyeli. Yavşak
Türk şiirinin beline
kazmayı vuran
(yavşak da Arap-Acem
karması bir şey
değil) Türkçe'yi
Yunus'un nefesinde,
tazeliğinde bulan
ilk şairlerden
biridir. Ama Orhan
Veli, Melih Cevdet,
Oktay Rifat
üçlüsünün en şairi,
bence insanı can
evinden vuran
dizeleriyle bütünlük
içerisindeki şair
Oktay Rifat'tır."
Bir yazısında Oktay
Rifat'ın kendi şiir
okulunu
kurabildiğini yazan
Vedat Günyol'a; "bu
kadar kısa olmasaydı
yaşamı, Orhan Veli
de kendi okulunu
kurabilir miydi?"
diye sorduğumuzda
çok net bir yanıt
alıyoruz: "Yüzde yüz
kurardı tabii ki.
Ömrü yetmedi. O
temeli, o şiir
zekası vardı Orhan
Veli'nin. Hem Orhan
Veli şiire çok
yenilik getirdi.
Şairaneliği bir yana
bırakarak günlük
yaşamı kaleme aldı.
Şiire nasırı soktu,
o güne kadar olmayan
şeylerdi bunlar."
Kendisini, akıcı
konuşamayan ama, bir
şey yazmaya
başlayınca ilk
cümlenin arkasından
durmaksızın, hızla
yazan biri olarak
tanıtan Vedat Günyol,
Orhan Veli ile
ilgili konuşurken
çok rahattı ve
yerinde tespitler
yaptı: "Tarihin
beğenerek andığı
insanlar daima dönüm
noktalarında
bulunmalıdırlar ki
Orhan Veli de bu
dönüm noktalarından
birindedir. Onlar
bir geleneği yıkıp
yeni bir gelenek
kurarlar. Daha
doğrusu kurdukları
şey içlerinden gelen
yeni bir kayıtlar
sistemidir. Orhan
Veli işte bu işi
becerdi. Vezine,
kafiyeye sırt
çeviren rahat bir
adam, şiiri bir
çeşit düz yazı
havasına sokan bir
insan."
Destan Gibi adlı
kitabında, Köy
Enstitüleri'nden
bahseden Orhan
Veli'nin
Arifiye!
Şoför durdu, Enstitü
Mektebi, dedi.
Süleyman Edip bey
müdürün adı.
Bir yol da burada
duralım;
Ellerinde nasır,
yüzlerinde nur,
Yarına ümitle
yürüyenlere
Bir selam uçuralım.
mısraları, elbet
daha fazla
konuşturacaktı Vedat
Günyol'u.
"1945 yılında
sağcıların Köy
Enstitüleri
aleyhinde yazdıkları
yazılardan dolayı
'nedir bu Köy
Enstitüleri, bir
öğrenelim yahu'
diyen Orhan Burian,
gerekli yerlerden
izinleri ve yanına
beni alarak yola
koyuldu. Orhan
Burian çok meraklı
bir adamdı. O'nun
sayesinde Köy
Enstitülerinin ne
olduğunu öğrendik.
Bayıldık. Anladık ki
köylü uyandı mı bazı
insanlara ekmek
parası (!)
kalmayacak. Bizim
gittiğimiz Arifiye
Köy Enstitüsü'ne
bizden önce Orhan
Veli de gitmiş. O da
kalmış orada ve
bizim gibi incelemiş
oraları. Hatta bir
de şiiri var; bilmem
neyi göreceksin
sakın şaşırma"
Gemliğe doğru
Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma.
dizelerini o kadar
doğal ve o kadar
güzel yorumlamıştı
ki O'ndan bir Orhan
Veli şiiri okumasını
istemeden edemedik.
Hiç düşünmeden ?
şiirini okudu:
Neden liman diyince
Hatırıma direkler
gelir
Ve açık deniz
diyince yelken?
Mart diyince kedi,
Hak diyince işçi
Ve neden ihtiyar
değirmenci
Allah'a inanır
düşünmeden?
Ve rüzgarlı
havalarda
Yağmur iğri yağar?
"Yani bizim
halkımızın %99'u
düşünmeden dört
kitabın uydurduğu
Allah kavramına
inanır. Ve Orhan
Veli bunu görmüş ne
kadar önce, beni
vurdu bu. İnsanın
dini aklıdır bence.
Aklın buyurduğu şey
dinimdir benim.
Orhan Veli'nin bu
dizesi çok
yüreklendirmişti
beni. Hatta 1950
yılında Yücel
dergisinde
yaptığımız
soruşturmaya verdiği
yanıtlar da çok
önemlidir."
Yücel dergisinin söz
konusu sayısındaki
sorular ve Orhan
Veli'nin yanıtları
şöyledir:
S - Dinin de
her toplumsal kurum
gibi devrimlere ve
tasfiyelere
uğrayabileceğini
kabul ediyor
musunuz?
O.V. - Medeni
memleketlerde, dinin
inkılaplarla daha
zararsız bir hale
gelebileceğine
inanıyorum Bizim
memleketimizde bunu
mümkün görmediğim
için, tasfiyeye
uğramasını temenni
ederim.
S - Ezan
Arapça okunmuş,
Türkçe okunmuş ya da
hiç okunmamış sizce
bir fark var mı?
O.V. - Suali
böyle sorarsanız
fark yok. Fakat,
Türkçe okunmakta
olan ezanı Arapça'ya
çevirmenin bir
manası, çok kötü bir
manası var.
Orhan Veli bu
kadarla kalmaz ve
Yaprak dergisinde de
bu yönde, mizahı
elden bırakmadığı
yazılar yazar:
"İlk Demokrat Parti
hükümetinin ilk ele
aldığı meselelerden
biri de bu ezan
meselesi oldu.
Sebebi meydanda: En
mühim iş buydu
çünkü. Bir hafta
daha Türkçe ezan
dinlemeye
tahammülümüz
kalmamıştı. Ezan
hemen Arapça'ya
çevrilmese hep
birden ölecektik. Ne
hayat pahalılığının
bir önemi vardı, ne
elimizi kolumuzu
bağlayan kanunların.
Ne köylünün
kalkındırılmasını
düşünmek
gerekiyordu, ne
okulları arttırmak,
ne yurdu onarmak.
İlk üstünde
durulacak iş şu,
memleketi felakete
götürmek üzere olan,
ezan işiydi.
Demokrat Parti'yi de
hemen bu işi
halletmesi için
iktidara getirmiştik
zaten."
Orhan Veli'yi
hatiplik konusunda
"biraz tutuk" bulan
Vedat Günyol, O'nun
çevirmenliğini ise
"gayet güzeldi,
başarılıydı" diye
nitelendiriyor.
Mimiklerini ve
hareketlerindeki
detayları
sorduğumuzda da şu
yanıtı veriyor: "Ben
O'nun yürüyüşünde,
hareketlerinde
korkunç bir
serbestlik, doğallık
görüyordum. Hiç
yapmacık bir hali
yoktu. Çok nazik bir
insandı. Birkaç kez
de vapurda
karşılaştık. Eskiden
vapurlarda ikinci
mevki vardı. Vapurun
ön tarafında. O da
oraya gelirdi.
Kendini beğenmiş bir
insan değildi ve
bilinçli, yaptığını
gayet iyi bilen
biriydi. Günümüzde
zor bulunur O'nun
gibisi..."
|