* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

ORHAN VELİ

KÜLLİYATININ EKSİKLERİ

ANNEM'E

BİR GÜNÜM DAHA

SU VE SUSUZLUK

TARTUFFE'ÜN MOLYER'İN HAYATINDAKİ YERİ

ÜÇ HİKÂYE

SEVEMEMEK

KADINLAR MEKTEBİ VE TENKİDİ

SANAT PSİKOLOJİSİ

SANDIK VE HORTLAK

ŞİİR HAKKINDA NOTLAR

KÖPRÜ BAŞINDAKİ İHTİYAR

SAADİ'NİN GÜLLERİ

ANAKREONTİK ŞİİR

BÜYÜCÜ KADINLAR

MAHREM KONUŞMA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Grek Edebiyatından: BÜYÜCÜ KADINLAR

 

Theokritos’dan çeviren: O.K.

 

Hani, Thestylis, defne dallarım nerede? Çabuk getir. Ya büyülü içki nerede? Bardağı kırmızı boyalı halis yün ile taçlandır. Beni belâya düşüren sevgilimi kendime bağlıyacağım. İşte on iki gündür gelmiyor, biçare, diri mi ölü müyüz sormuyor, kapıyı çalmıyor, gaddar. Şüphesiz Eros ile Afrodita onun oynak kalbini ellere alıp vermiştir. Yarın onu görmek ve ettiklerinden dolayı azarlamak için Timagestos’un idman meydanına gideceğim. Şimdi de nezir ve kurbanlarla onu kendime sımsıkı bendedeceğim. Sen, Selene, sen de güzel yüzünü parlat; zira sana ey İlâhe, ve ölülerin anıtları ile çürümüş kan pıhtıları üstünde dolaşıp seğirtirken köpekleri bile dehşet içinde titreten, yer altı Hekate’ye sihirlerimi alçak sesle gönderiyorum. Selâm sana, korkunç Hekare: sona kadar bana yardımcı ol ve büyülerimi Kirye veya Mede veyahut da sarışın Perimede’ninkileri kadar tesirli kıl!

 

Iünks (1) şu oğlanı, sevgilimi, evime doğru celbet!

 

Evvelâ ateşte unu sarfelerler. Hadi. Thestylis, serp, ne duruyorsun? Biçare aklın nereye uçmuş? Afacan, acaba sana da mı eğlence mevzuu oldum? Dök ve ayni zamanda şunları söyle: “Delphis’in kemiklerini döküyorum.”

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Delphis beni harap etti: ben de onu kastederek bu defne dallarını yakıyorum; nasıl ki bunlar çıtır çıtır tutuşur, cayır cayır yanar ve gözden kaybolursa, tıpkı öyle Delphis’in vücudü de bitsin yok olsun!

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Nasıl ki ilâhenin kudretile şu mum eriyor, tıpkı öyle Myndos’lu Delphis de aşktan erisin, nasıl ki şu bakır sini fırıl fırıl dönüyor, tıpkı öyle Delphis de kapımın etrafında fırıl fırıl dönsün!

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Şimdi kepeği yakayım… Artemis, sen ki cehennemin çeliğini ve bundan bile daha sert maddeleri kımıldatabilirsin… Thestylis, işitmiyor musun, şehir içinde köpekler havlıyor: İlâhe sokak köşelerindedir; koş, çarçabuk bakırı döv!

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Bak deniz sustu, rüzgârlar susuyor… Eyvah, kalbimdeki âfet ise, susmak şöyle dursun, bütün vücudümü yakıp kavuruyor; ah o gaddar zavallı ben bir zevce yerine kötü bir kadın ve metruk kıza çevirdi:

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Şimdi üç kere yere mayii döküyor, üç defa âmirane şu sözleri söylüyorum: İster, yanında bir kadın, ister bir oğlan yatsın, tıpkı Theseus’ün vaktile Dia adasında güzel örgülü Ariadna’yı unuttuğu rivayet olunduğu gibi o da bunu kâmilen unutsun!

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Arkadia diyarında “Atçıldırtan” diye bir ot biter; dağlarda dolaşan bütün taylar ve ser’i kısraklar buna vurgundur. Ah, Delphis’i de bu halde görebilsem, idman yerinden çıkarken çılgınca evime doğru koşsa!

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Şu püskül Delphis’in maşlahından kopmuş; işte şimdi onu tel tel sökerek yok edici ateşe atıyorum. Heyhat, zalim Eros, neden bir bataklık sülüğü gibi vücudüme yapışarak olanca kara kanını emersin?

 

Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!

 

Bir salamandra ezeceğim, yarın ona hayırsız bir içki sunacağım. Thestylis, şu eczayı al, gece henüz bitmemişken git evinin eşiğinde ufala ve tüttürerek de: “Delphis’in kemiklerini ufalıyorum!”

 

… Yapayalnızım. Acaba aşkıma nereden başlıyarak ağlıyayım? Kim bu belâyı bana getirdi? Euboulos’ün kızı Anakso, Artemis’in mabedinde kaneforluk etmey giderken bize uğramıştı. O gün ilâheye tazim için, aralarında bir de dişi aslan bulunan birçok yabani hayvan etrafında resmi geçit yaptı.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Geçenlerde ölen Theucharidas’ın sütninesi Thrassa –o sıralarda birbirimize kapı karşı oturuyorduk- alay ve merasimi seyretmek üzere kendisine refakat etmem rica etti; ben de, talihsiz, uzun robumu geçirip Klearista’nın mantosunu omzuma alarak birlikte yola çıktım.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Henüz yolun yarısında, tam Lykon’un evinin önünden geçiyorduk. Yanyana yürüyen Delphis ile Eudamipos’u gördüm; sakalları altın topundan daha sarı, göğüsleri, Selene, senden daha parlak idi; zira güneş evinden ve onun kibar meşgalelerinden henüz ayrılmamışlardı…

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Görmüştüm ah, birdenbire bir sayıklama beni tuttu, bir darbe çarptı, kalbimi yaraladı! Güzelliğim solmuştu; merasimin farkında bile değildim; eve nasıl döndüğümü bilmiyorum; kurutucu bir ağrı beni perişan ediyordu; on gün on gece yatakta kaldım.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Benzim ikide bir Thapsos otu gibi sararıyor, saçlarım küme küme dökülüyor, benden bir deri ile kemikler arta kalıyordu. Gidilmedik bir kimse kaldı mı? Büyücüler arasında hangi cadının evini ziyaret etmedim? Heyhat, hiçbir yatışma nişânesi belirmiyor, zaman ise alabildiğine geçiyordu.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

O sırada işi olduğu gibi hizmetçime anlattım: Hadi Thestylis, dedim, başıma gelen bu hastalığa bir derman bul! Etime, kemiğime kadar Myndos’lu gencin hükmü altındayım. Koş git, Timegetos’un talimhanesini gözetle, zira o hep oraya gider, oralarda dolaşmaktan zevk alır.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!


Ve onu yalnız görünce, bir işaretle yavaşça de: “Simaitha seni evine çağırıyor” ve onu buraya kadar getir. Böyle dedim. O da gitti, parlak vücutlü Delphis’i evime getirdi. Ben onu hafif ayağı ile kapımın eşiğini atladığını duyunca…

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Buz gibi donakaldım; alnımdan ter çiğ damlaları gibi şırıl şırıl akıyordu; hani bebekler uyurken annelerinin koynunda kekelerler ya, işte o kadarcığını bile mızıldanamadan; bütün güzel vücudüm mumdan bir kukla gibi kaskatı olmuştu.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Baktı, uzun uzun beni süzdü, bu âşık olmayan oğlan; sonra gözlerini yere sapladı, karyolama oturdu ve oturunca dedi: “Simaitha, sahiden söylüyorum, nasıl ki ben bu son günlerin birinde, yarışta, dilber Philinos’un önüne geçemedim, tıpkı böyle sen de benim önüme geçemedin. Buraya doğru tam ilk adımını atacağın zaman sen beni evime çağırttın.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Zira, evet, tatlı Eros’un hakkı için, maşlahımın eteklerine Dionysos’un üzümlerini doldurup başıma Herakles’e adanmış beyaz kavaktan, etrafı fırfır kordelâlarla sarılı bir çelenk takarak gecenin ilk saatinde iki üç arkadaşla birlikte kendiliğimden gelecektim.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Ve eğer kabul edecek olsaydın, iyi olurdu (zira bütün gençler arasında çevikliğim ve güzelliğim ile marufum): ve sırf senin güzel ağzından bir puse almış olmakla kalacaktım; fakat eğer aksine, beni reddedip kapıyı mandallarla sımsıkı kapayacak olsaydın, eyvah, balta ve şamdanlar tufanından başına neler gelecekti…

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Fakat mademki iş böyle çıktı ilk önce Kypris’e sonra da, yarıyarıya kavuşturmuş olan ateşten kurtaran sana minnettarlığımı beyan ederim. Şüphesiz Eros’un tutuşturduğu âlev, bizzat Lipara’lı Hephaistos’unkinden çok daha mühliktir.

 

Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!

 

Uğursuz çılgınlıklar ilham eden o, bakireyi odasından kovar ve yeni gelinle kocasının henüz ılık olan yatağını terkettirir.” Böyle dedi. Ben de safdil ve budalanın biri, elini avucuma alarak onu yumşak yatağıma yatırdım. Vücutlarımız birbirine oğuşarak çarçabuk ısındı; yüzlerimiz hararetten kıpkırmızı olmuştu; birbirimize tatlı tatlı fısıldaşıyorduk. Ve böylece, seni uzun uzadya lâkırdıyla yormayım azizem Selene, her ikimiz de muradımıza erdik…

 

O günden düne kadar ne o bana ne de ben ona karşı bir kusur ettik. Fakat bugün düdükçü Philista’nın ve Melikos’nun annesi, denizden gülkollu şafağı çeken atlar tam göğe doğru yollandıkları saatte beni ziyarete geldi. Havadan sudan bir hayli lâkırdı sonunda bana Delphis’in muhakkak surette birine âşık olduğunu söyledi. Bu defasında bir kadın mı yoksa bir oğlanın mı yüzünden ahüvah çektiğimi kat’î surette bilmiyor, fakat şunu biliyormuş, dedi: Sevdiği şahsın şerefine ikide bir saf şarap döküyormuş ve sonda ayni şahsın evini çiçek askılarile süslemeye gittiğini söyliyerek çarçabuk oradan toparlanmış… İşte misafirim bana neler anlattı. Ve dedikleri doğrudur. Nitekim evvelce her gün üçer dörder defa beni ziyarete geliyor, evimizde dorik yağla dolu şişesini bırakıyordu. Şimdi ise on iki gündür, görünmez oldu. Bizi unutup başka zevkleri olduğundan değil de nedir? Bunun için ben de şimdi onu efsunlarla kendime bendedeceim… Fakat o beni fazla üzecek olursa, Moiralar üzerine yemin ederim ki, tâ cehennemin kapılarına çarpacaktır! İşte açıkça söylüyorum. Assuriyalı bir üstadın bana öğrettiği, bir kutu içinde saklı tuttuğum zehirler, bu kadar müessirdir!

 

Selâm sana, Muazzez İlâhe! Atlarını Okyanusa doğru sevket! Bana kalınca aşkımın yükünü şimdiye kadar olduğu gibi sabırla taşımakta devam edeceğim.

 

Selâm, parlak çehreli Selene! Gecenin sâkin arabasını uğurlayan yıldızlar, size de selâmlar!

 

(1) Büyücülerin büyü vasıtası olarak kullandıkları çoban aldatan kuşu.

 

İnsan; S: 14; 1.5.1941

 

(O.K. imzasını kullanan herhangi bir yazar bilinmemekle birlikte, Orhan Veli'nin İnsan dergisinde şiirleri yayımlandığı bilinmektedir.. Bu yüzden, Büyücü Kadınlar ile birlikte  Anakreontik Şiir ve Mahrem Konuşma'nın da Orhan Veli'nin çevirileri olduğunu düşünüyoruz..)


ANA SAYFA