Grek Edebiyatından: BÜYÜCÜ
KADINLAR
Theokritosdan çeviren:
O.K.
Hani, Thestylis, defne dallarım nerede? Çabuk getir. Ya büyülü
içki nerede? Bardağı kırmızı boyalı halis yün ile taçlandır. Beni belâya düşüren
sevgilimi kendime bağlıyacağım. İşte on iki gündür gelmiyor, biçare, diri mi ölü
müyüz sormuyor, kapıyı çalmıyor, gaddar. Şüphesiz Eros ile Afrodita onun oynak
kalbini ellere alıp vermiştir. Yarın onu görmek ve ettiklerinden dolayı
azarlamak için Timagestosun idman meydanına gideceğim. Şimdi de nezir ve
kurbanlarla onu kendime sımsıkı bendedeceğim. Sen, Selene, sen de güzel yüzünü
parlat; zira sana ey İlâhe, ve ölülerin anıtları ile çürümüş kan pıhtıları
üstünde dolaşıp seğirtirken köpekleri bile dehşet içinde titreten, yer altı
Hekateye sihirlerimi alçak sesle gönderiyorum. Selâm sana, korkunç Hekare: sona
kadar bana yardımcı ol ve büyülerimi Kirye veya Mede veyahut da sarışın
Perimedeninkileri kadar tesirli kıl!
Iünks (1) şu oğlanı, sevgilimi, evime doğru celbet!
Evvelâ ateşte unu sarfelerler. Hadi. Thestylis, serp, ne
duruyorsun? Biçare aklın nereye uçmuş? Afacan, acaba sana da mı eğlence mevzuu
oldum? Dök ve ayni zamanda şunları söyle: Delphisin kemiklerini döküyorum.
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Delphis beni harap etti: ben de onu kastederek bu defne dallarını
yakıyorum; nasıl ki bunlar çıtır çıtır tutuşur, cayır cayır yanar ve gözden
kaybolursa, tıpkı öyle Delphisin vücudü de bitsin yok olsun!
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Nasıl ki ilâhenin kudretile şu mum eriyor, tıpkı öyle Myndoslu
Delphis de aşktan erisin, nasıl ki şu bakır sini fırıl fırıl dönüyor, tıpkı öyle
Delphis de kapımın etrafında fırıl fırıl dönsün!
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Şimdi kepeği yakayım
Artemis, sen ki cehennemin çeliğini ve
bundan bile daha sert maddeleri kımıldatabilirsin
Thestylis, işitmiyor musun,
şehir içinde köpekler havlıyor: İlâhe sokak köşelerindedir; koş, çarçabuk bakırı
döv!
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Bak deniz sustu, rüzgârlar susuyor
Eyvah, kalbimdeki âfet ise,
susmak şöyle dursun, bütün vücudümü yakıp kavuruyor; ah o gaddar zavallı ben bir
zevce yerine kötü bir kadın ve metruk kıza çevirdi:
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Şimdi üç kere yere mayii döküyor, üç defa âmirane şu sözleri
söylüyorum: İster, yanında bir kadın, ister bir oğlan yatsın, tıpkı Theseusün
vaktile Dia adasında güzel örgülü Ariadnayı unuttuğu rivayet olunduğu gibi o da
bunu kâmilen unutsun!
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Arkadia diyarında Atçıldırtan diye bir ot biter; dağlarda
dolaşan bütün taylar ve seri kısraklar buna vurgundur. Ah, Delphisi de bu
halde görebilsem, idman yerinden çıkarken çılgınca evime doğru koşsa!
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Şu püskül Delphisin maşlahından kopmuş; işte şimdi onu tel tel
sökerek yok edici ateşe atıyorum. Heyhat, zalim Eros, neden bir bataklık sülüğü
gibi vücudüme yapışarak olanca kara kanını emersin?
Iünks, şu oğlanı, sevgilimi evime doğru celbet!
Bir salamandra ezeceğim, yarın ona hayırsız bir içki sunacağım.
Thestylis, şu eczayı al, gece henüz bitmemişken git evinin eşiğinde ufala ve
tüttürerek de: Delphisin kemiklerini ufalıyorum!
Yapayalnızım. Acaba aşkıma nereden başlıyarak ağlıyayım? Kim bu
belâyı bana getirdi? Euboulosün kızı Anakso, Artemisin mabedinde kaneforluk
etmey giderken bize uğramıştı. O gün ilâheye tazim için, aralarında bir de dişi
aslan bulunan birçok yabani hayvan etrafında resmi geçit yaptı.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Geçenlerde ölen Theucharidasın sütninesi Thrassa o sıralarda
birbirimize kapı karşı oturuyorduk- alay ve merasimi seyretmek üzere kendisine
refakat etmem rica etti; ben de, talihsiz, uzun robumu geçirip Klearistanın
mantosunu omzuma alarak birlikte yola çıktım.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Henüz yolun yarısında, tam Lykonun evinin önünden geçiyorduk.
Yanyana yürüyen Delphis ile Eudamiposu gördüm; sakalları altın topundan daha
sarı, göğüsleri, Selene, senden daha parlak idi; zira güneş evinden ve onun
kibar meşgalelerinden henüz ayrılmamışlardı
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Görmüştüm ah, birdenbire bir sayıklama beni tuttu, bir darbe
çarptı, kalbimi yaraladı! Güzelliğim solmuştu; merasimin farkında bile değildim;
eve nasıl döndüğümü bilmiyorum; kurutucu bir ağrı beni perişan ediyordu; on gün
on gece yatakta kaldım.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Benzim ikide bir Thapsos otu gibi sararıyor, saçlarım küme küme
dökülüyor, benden bir deri ile kemikler arta kalıyordu. Gidilmedik bir kimse
kaldı mı? Büyücüler arasında hangi cadının evini ziyaret etmedim? Heyhat, hiçbir
yatışma nişânesi belirmiyor, zaman ise alabildiğine geçiyordu.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
O sırada işi olduğu gibi hizmetçime anlattım: Hadi Thestylis,
dedim, başıma gelen bu hastalığa bir derman bul! Etime, kemiğime kadar Myndoslu
gencin hükmü altındayım. Koş git, Timegetosun talimhanesini gözetle, zira o hep
oraya gider, oralarda dolaşmaktan zevk alır.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Ve onu yalnız görünce, bir işaretle yavaşça de: Simaitha seni evine çağırıyor
ve onu buraya kadar getir. Böyle dedim. O da gitti, parlak vücutlü Delphisi
evime getirdi. Ben onu hafif ayağı ile kapımın eşiğini atladığını duyunca
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Buz gibi donakaldım; alnımdan ter çiğ damlaları gibi şırıl şırıl
akıyordu; hani bebekler uyurken annelerinin koynunda kekelerler ya, işte o
kadarcığını bile mızıldanamadan; bütün güzel vücudüm mumdan bir kukla gibi
kaskatı olmuştu.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Baktı, uzun uzun beni süzdü, bu âşık olmayan oğlan; sonra
gözlerini yere sapladı, karyolama oturdu ve oturunca dedi: Simaitha, sahiden
söylüyorum, nasıl ki ben bu son günlerin birinde, yarışta, dilber Philinosun
önüne geçemedim, tıpkı böyle sen de benim önüme geçemedin. Buraya doğru tam ilk
adımını atacağın zaman sen beni evime çağırttın.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Zira, evet, tatlı Erosun hakkı için, maşlahımın eteklerine
Dionysosun üzümlerini doldurup başıma Heraklese adanmış beyaz kavaktan, etrafı
fırfır kordelâlarla sarılı bir çelenk takarak gecenin ilk saatinde iki üç
arkadaşla birlikte kendiliğimden gelecektim.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Ve eğer kabul edecek olsaydın, iyi olurdu (zira bütün gençler
arasında çevikliğim ve güzelliğim ile marufum): ve sırf senin güzel ağzından bir
puse almış olmakla kalacaktım; fakat eğer aksine, beni reddedip kapıyı
mandallarla sımsıkı kapayacak olsaydın, eyvah, balta ve şamdanlar tufanından
başına neler gelecekti
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Fakat mademki iş böyle çıktı ilk önce Kyprise sonra da,
yarıyarıya kavuşturmuş olan ateşten kurtaran sana minnettarlığımı beyan ederim.
Şüphesiz Erosun tutuşturduğu âlev, bizzat Liparalı Hephaistosunkinden çok
daha mühliktir.
Muazzez Selene, aşkımın nereden geldiğini bana bildir!
Uğursuz çılgınlıklar ilham eden o, bakireyi odasından kovar ve
yeni gelinle kocasının henüz ılık olan yatağını terkettirir. Böyle dedi. Ben de
safdil ve budalanın biri, elini avucuma alarak onu yumşak yatağıma yatırdım.
Vücutlarımız birbirine oğuşarak çarçabuk ısındı; yüzlerimiz hararetten
kıpkırmızı olmuştu; birbirimize tatlı tatlı fısıldaşıyorduk. Ve böylece, seni
uzun uzadya lâkırdıyla yormayım azizem Selene, her ikimiz de muradımıza erdik
O günden düne kadar ne o bana ne de ben ona karşı bir kusur
ettik. Fakat bugün düdükçü Philistanın ve Melikosnun annesi, denizden gülkollu
şafağı çeken atlar tam göğe doğru yollandıkları saatte beni ziyarete geldi.
Havadan sudan bir hayli lâkırdı sonunda bana Delphisin muhakkak surette birine
âşık olduğunu söyledi. Bu defasında bir kadın mı yoksa bir oğlanın mı yüzünden
ahüvah çektiğimi katî surette bilmiyor, fakat şunu biliyormuş, dedi: Sevdiği
şahsın şerefine ikide bir saf şarap döküyormuş ve sonda ayni şahsın evini çiçek
askılarile süslemeye gittiğini söyliyerek çarçabuk oradan toparlanmış
İşte
misafirim bana neler anlattı. Ve dedikleri doğrudur. Nitekim evvelce her gün
üçer dörder defa beni ziyarete geliyor, evimizde dorik yağla dolu şişesini
bırakıyordu. Şimdi ise on iki gündür, görünmez oldu. Bizi unutup başka zevkleri
olduğundan değil de nedir? Bunun için ben de şimdi onu efsunlarla kendime
bendedeceim
Fakat o beni fazla üzecek olursa, Moiralar üzerine yemin ederim ki,
tâ cehennemin kapılarına çarpacaktır! İşte açıkça söylüyorum. Assuriyalı bir
üstadın bana öğrettiği, bir kutu içinde saklı tuttuğum zehirler, bu kadar
müessirdir!
Selâm sana, Muazzez İlâhe! Atlarını Okyanusa doğru sevket! Bana
kalınca aşkımın yükünü şimdiye kadar olduğu gibi sabırla taşımakta devam
edeceğim.
Selâm, parlak çehreli Selene! Gecenin sâkin arabasını uğurlayan
yıldızlar, size de selâmlar!
(1) Büyücülerin büyü vasıtası olarak kullandıkları çoban aldatan
kuşu.
İnsan; S: 14; 1.5.1941
(O.K.
imzasını kullanan herhangi bir yazar bilinmemekle birlikte, Orhan Veli'nin
İnsan dergisinde şiirleri yayımlandığı bilinmektedir.. Bu yüzden, Büyücü
Kadınlar ile birlikte Anakreontik Şiir ve Mahrem Konuşma'nın
da Orhan Veli'nin çevirileri olduğunu düşünüyoruz..) |