* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

ORHAN VELİ

KÜLLİYATININ EKSİKLERİ

ANNEM'E

BİR GÜNÜM DAHA

SU VE SUSUZLUK

TARTUFFE'ÜN MOLYER'İN HAYATINDAKİ YERİ

ÜÇ HİKÂYE

SEVEMEMEK

KADINLAR MEKTEBİ VE TENKİDİ

SANAT PSİKOLOJİSİ

SANDIK VE HORTLAK

ŞİİR HAKKINDA NOTLAR

KÖPRÜ BAŞINDAKİ İHTİYAR

SAADİ'NİN GÜLLERİ

ANAKREONTİK ŞİİR

BÜYÜCÜ KADINLAR

MAHREM KONUŞMA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KADINLAR MEKTEBİ VE TENKİDİ (*)

 

Molière'in hayatı cenkleşmeli bir hayattır. Bu cenkleşmelerin en büyüğünü de Tartuffe cenkleşmesi teşkil eder. Bu konu üzerinde asırlarca durulmuş, buna dair türlü türlü kitaplar yazılmıştır. Molière'in bizzat kendisi, Tartuffe için yazdığı bir önsözde şöyle diyor:

 

"İşte hakkında çok dedikodu edilmiş bir komedya. Uzun zaman takibata uğradı. Bu eserde oynattığım şahsiyetler pek âlâ gösterdiler ki kendileri Fransa'nın en kuvvetli insanlarıdır. Şimdiye kadar bütün musallat olduklarımdan ziyade... Markiler olsun, rüküşlerle boynuzlular olsun, hekimler olsun, tefe konmaya az çok tahammül ettiler; Herkesle beraber onlar da işin alayındaymış gibi göründüler; ama yobazlar, asla! Ne cesaretle kendileriyle alay edermişim, pek akılları almadı. Bunca namuslu insanın mensub olduğu bir yolu nasıl kepaze edermişim? Öyle bir cinayetmiş ki yaptığım, dünyada affedemezlermiş. Hepsi bir olup ayaklandılar."

 

Demek Molière'in Tartuffe'den evvelki eserlerinde sataştığı kimseler, yazarın söylediklerini pek üzerlerine almak istemiyorlarmış. İlk büyük eserlerinden  olan Kadınlar Mektebi'ni yazdığı zaman da (1662) öyle yapmışlar. Genel ahlâk namına, sanat namına isyan etmişler. Kadınlar Mektebi'nin temsili bütün salonların bellibaşlı dedikodularından biri olmuş. Molière'in, devrine, yeni bir sanat anlayışı getirdiği düşünülürse, sanat namına ileri sürülen bu itirazların pek de haksız olmadığı anlaşılıt. En anlayışlı olması gerekenlerin bile bu işte ne kadar yaya kaldıklarını bıraktıkları vesikalardan anlıyoruz. Madam de Sevigné'nin zamanının burjuvazisini bütün teferruatiyle anlatan mektupları öyle bir cemiyetin Molière gibi bir sanat adamını kolay kolay hazmedemiyeceğini de gösteriyor. Bir cemiyet ki sanatı kibar sınıflara has bir müessese sanır, bir halk sanatkârını kabul etmesine imkân yoktur. Molière halkın diliyle konuşuyor. Onda, tragedyaların o tanrısal kahramanlıklarının büyük büyük sözleri yok. Üstelik o, eserlerinde, o tanrısal kahramanlara karşılık, kusurlarla dolu insanlardan bahsediyor. Kusurlarla dolu insanlar o cemiyette mevki sahibidirler, itibar sahibidirler. Halk onları sahnede gördüğü vakit gülüyor. Hiç kimse etrafı kendine güldürmek, kendisiyle alay edildiğini görmek istemez. Böyle bir hal onları rahatsız eder. Meydana çıkarılan şey sadece gülünç tarafları değil, yaldızlayıp örtmek istedikleri çürük taraflarıdır. Bu çürük taraf o kadar çok insanda vardır ki, sarsılan üç beş kişi değildir, büyük bir sınıftır; o sınıfı yaşatan nizamdır.

 

Kadınlar Mektebi namus hislerini rencide eder. Ama hangi namus? Daha doğrusu namus nedir? İnsanlar tabiat kanunlarının dışına çıkabilirler mi?

 

Cemiyet kanunları tabiat kanunlarına bağlıdır. Buna uymak istemiyen insan gülünç olur. Kadınlar Mektebi bu güçlüğü, bu gülünçlüğü, ortaya koyar. Eseri gayri nezih bulan zamane burjuvazisi karşı taarruza geçer. Salonlarda, réception oyunlarında hep Kadınlar Mektebi'nin dedikodusu edilir. Nihayet Molière'in de kafası kızar. Kadınlar Mektebi'nin Tenkidi diye küçük bir eser yazar (1663). Bu da bir komedyadır. Konusu, Kadınlar Mektebi'nin temsilinden dönmüş bir kaç kişinin, kibar bir bayanın kabul salonunda, bu eser üzerindeki konuşmalarıdır. Müellif, kahramanlarından bir kaçını düşmanları gibi konuşturur. Düşmanları bir defa daha gülünç vaziyete düşerler. Onların sözlerine karşılık olarak söylettiği sözler Molière'in kendi fikirleridir. Zaten bu eserin, yani Kadınlar Mektebi'nin Tenkidi'nin mühim olan taraflarından biri de hem o devir burjuvazisinin, hem de Molière'in tiyatro anlayışlarını göstermesidir. Bu anlayışlar hakkında daha geniş bir fikir sahibi olabilmek için eseri baştan başa okumak lazım. Bununla beraber, oradan bir iki küçük parçayı sayfalarımıza aktarmanın pek de faydasız olmıyacağını sanıyorum:

 

Uranie. - Ben kendi hesabıma, bu piyeste söylenen şeylerin hiçbirini üstüme alınmıyorum. Bu hicviyeler insanlığın kötü taraflarına ait. Şahıs mevzuu bahis değil. Ne diye bu kadar umumi olan bir hücumu kendi üstümüze alıyoruz. Böyle bir dersten, sadece, istifade etmeye bakmalıyız, kendimizden bahsedildiğini sanmaya ne lüzum var? Tiyatroda sahneye çeşit çeşit, gülünç şahsiyetler konur; bunları kızmadan seyretmeli. Tiyatro demek, insanlığın aynası demektir; içinde ille kendimi bulacağım diye çırpınmanın mânası var mı? Ortaya atılan bir kusura kızmak, o kusurun kendinde olduğunu kabul etmek demektir."

...........

Uranie. - Ben hiç bu kanaatte değilim. Şüphesiz, tragedya, iyi yazılmışsa, güzel bir şeydir;İ ama komedyanın da güzellikleri var. Birinin ötekinden daha kolay olduğunu zannetmiyorum.

Dorante. - Elbette, efendim; hattâ güçlük bahsinde komedyaya daha fazla yer verirseniz aldanmazsınız. Çünkü nihayet, cakalı cakalı tavırlar, kedere, talihe, tanrılara manzum nidalar, isyanlar savurmak, sahnede can sıkmadan insanların kusurlarını göstermekten çok daha kolay geliyor bana. Kahramanları anlatırken istediğinizi yaparsınız; hayalî resim gibi, bunda da benzerlik aranmaz. Muhayyilenizin dizginlerini rasgele bırakırsanız: o sizi alır götürür. Çok defa, hakikat yerine hayal âlemine gidersiniz. Halbuki yaşıyan insanları anlatırken hakikatten ayrılabilir misiniz? Yapacağınız resmin aslına benzemesini isterler, eserinizde zamanımızın insanlarını bulamadılar mı muvaffak olamadığınıza hükmederler. Ciddî dediğiniz piyeslerde birkaç makul şeyi biraz iyice yazdılar mı, mesele kalmaz ama ötekilerde bir de eğlendirmek mecburiyeti vardır.

 

Aklı başında insanları güldürmek de öyle her babayiğidin harcı değildir."

 

Yukarıda da söylediğim gibi, o devrin tiyatro anlayışı hakkında gerçek bir fikre sahip olabilmek için bu eserlerin tamamını okumak lâzım.

 

___________________________________

(*) Molière, Kadınlar Mekteb, Çevirenler: Sabahattin Eyuboğlu, Bedrettin Tuncel. Ankara, Maarif Matbaası, 1941

- Kadınlar Mektebi'nin Tenkidi, Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu. Ankara, Maarif Matbaası, 1944.

___________________________________ 

 

O. V. K.

 

Tercüme - 19 Temmuz 1946, Sayı: 38, Cilt: 7


ANA SAYFA