HANDE ÖĞÜT'ÜN GARİP
YANI
Sayın Hande Öğüt;
15 Şubat tarihli
Radikal Kitap
ekindeki Rado'nun
'Garip' dostları
başlıklı yazınıza
katlanamadığım ve
nedensiz saldırınıza
anlam veremediğim
için yanıt verme
ihtiyacı duydum..
"Şevket Rado
önemli şahsiyetlerle
kurduğu ilişkiler
nedeniyle birçok
gazete ve dergide
söz sahibi olurken,
Kanık ve
Rifat da
kendisini açıkça
istismar eder."
diyorsunuz.. Türk
Dil Kurumu'nun
sözlüğüne
bakıyorum..
İstismar'ın benim
bildiğimden farklı
bir anlamı mı varmış
diye.. Yanılmamışım;
birinin iyi niyetini
kötüye kullanma
anlamına
geliyormuş..
Cümlenizin başına
bakılacak olursa
asıl Şevket Rado
"önemli
şahsiyetler"i
istismar etmiş
olmuyor mu? Öyle ya,
O kendisine güvenip,
birçok gazete ve
dergide söz sahibi
olmasını sağlayan
"önemli
şahsiyetler"i
istismar etmiş
olmuyor mu?
Oysa aynı konuda,
kitabı yayıma
hazırlayan Emin
Nedret İşli'nin
yorumu şöyle: "Şevket
Rado Akşam
gazetesi ile Yapı
ve Kredi Bankası
tarafından çıkarılan
Aile ve
Doğan Kardeş
dergilerindeki
görevleri
dolayısıyla bu üç
ünlü edebiyatçıya
parasal açıdan katkı
sağlayacak çeviri ve
telifler için
ödemeler yaptıracak
bir konumda idi.
Orhan Veli
mektuplarının
ağırlıklı olarak bu
tür iş ilişkisi
ekseni etrafında
olduğu görülür."
Ne "Garip"tir ki
onca yıllık
dostlukları boyunca
Şevket Rado'nun
farketmediği bu
"istismar edilme"yi
bir kaç mektupla
görüyor ve hemen
infazınızı
yapıyorsunuz..
Üstelik tüm bu
mektuplara Şevket
Rado'nun verdiği
yanıtları
bilmediğimiz halde..
Ne var ki onca
yıllık dostların
aralarında böylesi
bir samimiyet
olacağını
düşünememiş olmanız
üzücü..
Şevket Rado
ile Orhan Veli
bir başka yazıda da
bu şekilde yanyana
getirilmiştir yıllar
yıllar önce.. Söz
konusu Salah
Birsel'in
yazısının ilgili
bölümü şöyledir: "Orhan
Veli gemisini
yürütmeyi bilir.
İstanbul'a her ayak
bastığında hemen
Şevket Rado,
Vala Nureddin,
Nizamettin Nazif
gibi fıkra
yazarlarını yoklar,
kendisi üzerine bir
yazı yazdırmadan
onların yakasını
bırakmaz." Salah
Birsel,
kendisinin bir
kitabı yayımlandığı
zaman, onu, hakkında
bir kaç satır
yazacak kişilere
göndermez miydi
acaba? Hatta samimi
olduğu kişilere
bizzat gidip
birşeyler
yazmalarını dile
getirmez miydi
acaba?
Yazınıza dönelim:
Bir başka yerde de
"bu üç şaire,
konumunun da
uygunluğu sayesinde,
maddi ve manevi
destek verdiği
1940'lı yılların
başında eni konu
belirginleşir"
diyorsunuz.. Pekala
sizin Radikal'deki
yazılarınız nasıl
yayımlanıyor?
"Birilerinin maddi
ve manevi desteği"mi
söz konusu? Ya da
"yaptığınız iş",
bir/birkaç
"bilirkişi"
tarafından beğenilip
mi yayımlanıyor da
böylece siz de
telifinizi/maaşınızı
alıyorsunuz? Yoksa
"tüm bunlar, 40'lı
yıllardaki yazın
dünyasıyla günümüz
arasında pek de bir
fark olmadığını
gösteriyor açık
seçik" diyerek
kötülediğiniz
günümüz yazın
dünyasında siz de
başka şekillerde mi
varlığınızı
sürdürüyorsunuz?
İki tane de
yanlışınız var
yazınızda:
1- "Mesela, Orhan
Veli'nin
'İhtiyarla Eşeği'
adlı şiiri ilk kez
bu kitapta karşımıza
çıkıyor." dediğiniz
şiir bir çeviridir,
büyük olasılıkla
La Fontaine'den
yapılmış bir
çeviri..
2- "Orhan Veli'nin,
Şevket Rado'ya
imzaladığı 'Destan
Gibi' adlı
kitabının başına
'Bir dostluk kaldı'
yazması da kötü bir
şakadan ibaret
kalıyor böylelikle."
Bilmediğiniz,
bilemeyeceğiniz bir
gerçek vardır o
imzada.. Eğer,
imzanın tarihine
bakıp sonra da
kitaptaki
mektupların
tarihlerini
inceleseydiniz belki
biraz daha özen
gösterirdiniz
yukarıdaki
açıklamayı yazmaya..
Çünkü kitaptaki
imzanın tarihi
27.3.1946'dır..
Mektupların çoğu da
o tarihten sonra
yazılmıştır.. (Sizin
yerinize bakalım:
ilk iki mektup
1939'da yazılmış..
Üçüncüsünün tarihi
yok ama, Doğan
Kardeş'in lafı
geçtiğine göre Nisan
1945'ten sonra
olduğu anlaşılıyor..
Kalan mektupların
tamamı ise 1947'den
sonra..
Anlayacağınız,
kitaptaki imzanın
altında sizin
bilemeyeceğiniz
başka bir "kötü
şaka" vardır..)
Yanıtımı "önemli
şahsiyet" diye
kimsenin
olamayacağına dair
Orhan Veli'den
bir paragraf alarak
bitiriyorum..
Milli Birlik
adlı bir gazete
birinci sayfasında
Orhan Veli'nin
yarım yamalak
bildiği dillerden
çeviriler yaptığını
yazar.. Buna
karşılık da Orhan
Veli, cevap
verme hakkını
kullanarak bir yazı
yazar. 1 Nisan 1947
tarihli gazetedeki
tekzibin son kısmı
şöyledir:
"Yazınızın bir
yerinde de benim
büyüklerle dost
olduğumdan
bahsediyorsunuz.
Bunu söylemekle de
çok ayıp
ediyorsunuz. Ben
büyük adam diye
kimse tanımıyorum.
Bir yurttaş olmak
sıfatıyla herkes
kadar ben de
büyüğüm.
Cumhuriyetle idare
edilen bir
memlekette, üstelik
halkçı bir
memlekette, herkesin
birbiriyle eşit
olduğunu
unutmamanızı rica
ederim."
M. Şeref Özsoy
Hande Öğüt'ün söz
konusu yazısı
|