* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

 

CEBİNDE MİLYONLUK ZIPZIPLARI

 

SUNAY AKIN

 

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, Paris'ten İstanbul'a sefer yapan Şark Ekspresi'nin bacasından tüten duman, top namlularından çıkan dumanlara bırakır yerini. Dört yıl boyunca bir istasyonda tutsak olan trenin '2419' numaralı vagonu özene bezene temizlenir, savaş sonrasında! Bunun nedeni, İstanbul'a yapılacak yeni bir yolculuğun hazırlığı değildir. 1918 yılında, Şark Ekspresi'ni İstanbul yollarında görürüz görmesine; ama '2419' numaralı vagon yoktur bu seferlerde. Çünkü söz konusu vagon, içinde Almanlar'ın teslim olduğunu bildiren antlaşmanın imzalanmasının ardından müzeye kaldırılır, Fransızlar tarafından!

 

İstanbul özlemiyle yanıp tutuşan vagon, müzeden çıkarıldığında çocuklar gibi sevinse de, kursağında kalır hevesi. İçini Alman ve Fransız generaller, devlet adamları doldurmuştur bir kez daha. Yine, bir deftere imzalar atılmaktadır. Ne var ki, Almanlar'dır bu sefer yüzleri gülen! İkinci Dünya Savaşı'nda, Naziler'in Fransa'yı işgal etmesinin ardından Hitler'in emriyle, Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı'nda yenik taraf olduğunu bildiren antlaşmanın imzalandığı Şark Ekspresi'nin '2419' numaralı vagonu, Fransa'nın teslim oluşuna tanıklık etmektedir bu kez. İstanbul'u bir kez olsun görmenin özlemiyle yanıp tutuşan vagon, 1945'te Alman askerleri tarafından ateşe verilir. Böylelikle, savaşı kaybedeceğini anlayan Hitler, tarihin bir kez daha tekerrür etmesinin önüne geçmiş olur!

 

İstanbul'un bilinmeyen tren öykülerinden biri de, Yıldız Sarayı bahçesinin derinliklerinde gizlidir. Yıldız Arşivi'nde bulunan bir proje incelendiğinde, bahçenin büyük bir bölümünü dolaşan bir demiryolunun tasarlandığı anlaşılır. Gerçekleşmeyen bu gezinti treninin varlığına herhalde en çok, 1921 yılında, Halife Abdülmecit'in Yıldız Sarayı'nda düzenlediği sünnet olan çocuklar sevinirdi. O gün sünnet edilen yüzlerce çocuktan biri, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından şu dizeleri yazar:

 

Ne atom bombası,

Ne Londra Konferansı;

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!

 

Şiirde sözü edilen Londra Konferansı'nın Orhan Veli'nin sünnet olduğu 1921 yılında yapılan toplantı olduğunu düşünemeyiz. Batılı devletlerin zorlamasıyla, İstanbul ve Ankara hükümetini temsil eden Bekir Sami Bey'in 'Misak-ı Milli' andına aykırı davrandığı için görevden alınmasına neden olan bu toplantıyı Orhan Veli, Ne atom bombası dizesinin ardından anmış olamaz. Şairin sözünü ettiği, 1948 yılının Şubat ayında yapılan, SSCB'nin katılmadığı İngiltere, Fransa ve ABD'nin Batı Almanya'daki işgal bölgelerinin statüsünü belirledikleri toplantıdır. Şair her ne kadar Ben Orhan Veli adlı şiirinde, sevgilisinin adını bulmayı 'edebiyat tarihçisi'ne bırakmış olsa da, biz edebiyatın, doktor ya da berberin bekleme salonunda okunan magazin dergilerindeki aşk yazılarından da geriye düştüğü bir dönemde, tuttuk bunları yazdık! Çünkü edebiyat,, hayatın bekleme salonunda oturmaz!

SUNAY AKIN YANILIYOR..

 

Ne yazık ki, araştırmacı şair Sunay Akın burada yanılıyor.. Evet, birçok Londra Konferansı olduğu doğru ama, Orhan Veli'nin şiirinde adı geçen konferansın 1948 yılındaki konferans olması imkansız.. Belçika'nın bağımsızlığının onaylandığı 1830-1831 tarihindeki Londra Konferansı olabilir de bu olamaz.. Çünkü, Cımbızlı Şiir'i ilk olarak Yenisi* adlı kitabında yayımlamıştır Orhan Veli ve tarih 1947'dir..

 

Sunay Akın'a bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilerken, düştüğü hatadan dolayı geçmiş olsun diyorum..

 

M. Şeref ÖZSOY

 

 

Beykoz'daki evlerinin bahçesine evdeki bütün iskemleleri indiren Orhan Veli, komşulara Moliere'i ve kendi yazdığı oyunları oynardı yaz akşamları. Şairin kız kardeşi Füruzan Yolyapan'dan öğrendiğime göre, Karagöz de oynatırdı Orhan Veli...

 

Ben miyim bu şeylerin sahibi?

Kafamda bir çocuk var, meraksız.

İç alemim oyuncaktan farksız;

Odam, içime bir ayna gibi.

 

Orhan Veli'nin içinde gizlendiği, unutamadığı oyuncaklar nelerdir? Şairin 36 yaşında sona eren hayatına yokluk ve açlık yıllarını içeren iki büyük dünya savaşının sığdığını düşünecek olursak, gösterişli oyuncaklar aramamalıyız bu sorunun yanıtında. Füruzan Hanım, ağabeyinin futbola meraklı olduğunu anımsıyor. Annesinin aldığı Galatasaray forması, ayakkabı ve futbol topuyla Beykoz çayırında az koşmamıştır Orhan Veli... Koşarken de bir gün diz kapağını dikenli tele takarak, feci şekilde yaralanmıştır. Orhan Veli'den on yaş küçük olan Füruzan Hanım, ağabeyiyle birlikte Beykoz'un bir tepesinde uçurttukları uçurtmanın gökyüzünün maviliğinde süzülüşünü ise sanki dün gibi anlatıyor...

 

Koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular,

Kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi.

 

Oaristys şiirinde yazdığı gibi top, uçurtma ve kâğıt gemidir Orhan Veli'nin oyuncakları... Bir de, evden kaçıp Harbiye Nezareti'ne gideceğini annesine söylememeleri için, kargalara rüşvet olarak sunduğu zıpzıpları:

 

Söylemezseniz size macun alırım,

Simit alırım, horoz şekeri alırım;

Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,

Bütün zıpzıplarımı size veririm.

Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!

 

Bekir Onur ve Neslihan Güney'in birlikte hazırladıkları Türkiye'de Çocuk Oyunları adlı derleme kitabında, İstanbul çocuklarının oyunları arasında 'zıpzıp'a da yer verilir. "Dört beş çocuk bir araya gelirler, gök meşe dedikleri iri bir bilyeyi belli bir kaçış çizgisine doğru atarlar; hangisinin bilyesi çizgiye yakın düşerse o çocuk birinci olur. Bundan sonra kel çizgisinin iki üç metre ikişer zıpzıp dikerler. Çocuklardan birisi bunların başında bekler; fakat onun bir şeyi almaya hakkı yoktur. Birinci olan çocuk, gök meşeyi kale çizgisinden yuvarlar, gök meşe zıpzıpların neresine vurursa, Sağdan itibaren dizili zıpzıpları alarak oyundan çıkar. Sonra gök meşeyi öteki çocuklar atarlar. Eğer bunların hepsi zıpzıpları vuramazlarsa, bunlar zıpzıpların başında bekleyen çocuğa kalır."

 

'Zıpzıp' denilen, misketten başka bir şey değildir. Orhan Veli'yle aynı kuşaktan olan şairlerde de çıkar karşımıza zıpzıp. İşte onlardan biri, Cahit Sıtkı Tarancı:

 

Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

 

Oktay Rifat'ın aşağıdaki dizeleri yazdığı yıllarda 'milyonluk' sözcüğü en yüksek parayı simgeliyordu. Bugün ise içinde on beş, yirmi misketin bulunduğu küçük bir torba milyonlara satılıyor!

 

Ben miyim o küçük çocuk

Mektep çantası arkasında

Cebinde milyonluk zıpzıpları

Hırsız polis oynayan rüyasında

 

KIRDIĞIMIZ OYUNCAKLAR

Çınar Yayınları - 2003


ANA SAYFA