
ÇOK KAYNAKLI
AMA
TELİFSİZ
Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül’e teşekkür etmek
gerek.. Kendisi yerel yönetimlerin görevlerinin sırf mekanların varlığını değil,
‘ruh’unu da kapsadığının bilincinde..
Bu kapsamdaki gayretlerinden biri, geçtiğimiz günlerde
yayımladıkları ‘Türk Şiirinde Bir Garip Adam Orhan Veli Kanık’.. Hatta
duyurduklarına göre bu kitabı, Ahmet Mithat Efendi hakkındaki bir çalışma
izleyecekmiş.. Ne güzel..
Oysa kısa bir süre önce Beşiktaş Belediyesi’nden Orhan Veli’nin
doğum gününü Şairler Parkı’nda kutlamak için izin istemiştik de,
hazırladığımız programa bakılmaksızın ‘bu kadar kısa zamanda doğru düzgün bir
program hazırlanamaz. İleride, geniş bir zamanda bir etkinlik yaparız’ diye
reddedilmiştik.. Bu girişimden kendi adıma tek çıkarım, Aşiyan’daki
Orhan Veli heykelinin yıllar önce kaybolup sonra denizden çıkan martısının
Beşiktaş Belediyesi’nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü’nün odasını süslediğini
öğrenmem oldu..
Beykoz Belediyesi’ne dönersem, tebriklerin yanına biraz da
teessüf eklemeliyim.. "Mekanın ruhunu koruma-yaşatma çalışmaları"nı ve 15
Nisan’da yapılan Orhan Veli programını 16 Nisan’da gazetelerden okumaktı beni
üzen..
Daha sonradan öğrendiğime göre pek çok gazete-TV çalışanın (özel
kuryelerle gönderilen davetiyelerle) davet edilmesinin yanı sıra katılmayanlara
kitapları (gene özel kuryelerle) gönderilmiş.. Buna rağmen 5. yıldır açık olan
Orhan Veli Şiir Evi’nin hiçe sayılması tarif edemeyeceğim kadar üzdü
beni..
Varlığımızdan bihaber olduklarını düşünüp avunmuştum ama, bir
gazeteci arkadaşımın “Orhan Veli Şiir Evi’nin koleksiyonu eksik kalmasın”
diyerek verdiği kitapla yanıldığımı anladım.. Çünkü benim kitabım
Kanık’sadığım Biri Orhan Veli ve Orhan Veli Şiir Evi’nin resmi sitesi
www.orhanveli.net kaynaklar
arasındaydı.. Sırf bu kadarla kalınsa iyi, kitapta kullanılan görsel malzemenin
yarısından çoğu sitemizden alınmıştı.. Yani editör Fatih Andı’nın
belirttiği gibi ‘kitabın görsel malzemeyle zenginleştirilmesi için
kütüphanelerde uzun süren kaynak tarama’sı yapılmamıştı..
Duygusal yanı bir kenara bırakıp, kitabı inceleyecek olursam bu
kitap; Yılmaz Taşçıoğlu’nun ‘değerli çalışmalar’ dediği 5 kitabın
(ki arasına benim kitabımı da almasına rağmen) yanına yaklaştırılamayacak bir
kitaptır.. Aslında bu beş kitaptan Bilge Ercilasun’un kitabını çıkarıp
Memet Fuat’ın Orhan Veli’sini koymak gerekir.. Çünkü Ercilasun’un
kitabı da bir tez kitabından öteye gidememiş, Yılmaz Taşçıoğlu’nun kitabı
gibi ‘eserlerinden seçmeler’le doldurulmuştur.. Bunu örneklemek için Yılmaz
Taşçıoğlu’nun 200 sayfalık kitabı için şöyle bir tablo oluşturabilirim:
* Künye, sunuş, önsözler, içindekiler, indeks, kaynakça: 19 sayfa
* Yılmaz Taşçıoğlu’nun yazdığı bölüm: 96 sayfa (ancak bu bölümden
16 resim sayfası, 13 boş sayfa, 4 dipnot sayfası, incelenen-örneklenen 40 şiirin
yaklaşık tutarı olan 10 sayfa da çıkarılınca 53 sayfa kalıyor..)
* Kalan 90 sayfada da Orhan Veli’nin ardından yazılanlar (7
adet), eserlerinden seçmeler (27 şiir, 4 çeviri, 16 nesir, 4 röportaj)
bulunmakta..
Benim koleksiyonumdaki “kitap kapakları ve el yazıları” için
herhangi bir telif talep edemem elbetteki ancak merak ediyorum, Orhan Veli’den
böyle bir seçki yapılırken ya da kullanılan fotoğrafların (aman Ara Güler
duymasın, künyede “fotoğraf: İsmail Küçük” yazılı..) telifleri hiç
düşünüldü mü?.. Yoksa kitabın bir belediye kültür hizmeti adına yapılmasının
ardına mı saklanıldı?.. Ben Orhan Veli için yazılan şiirleri derliyorum
ve bu sırada Orhan Veli’nin kendi şiirlerinde ismi geçen 2 şiirini de bu
antolojiye almak istiyorum.. Antoloji ne zaman yayımlanır bilemem ama, şimdiden
bulabildiğim şairlerden-mirasçılarından izin istiyorum.. Bugüne kadar sadece iki
şair için yayımcısı telif istedi.. Bunlardan biri Nazım Hikmet, diğeri de
Orhan Veli’dir..
Tüm bunlar kitabın editöryel kısmı, biraz da Taşçıoğlu’nun
yazdıklarına bakalım..
Öncelikle Hakan Sazyek ile benim kaynak göstermeksizin
alıntı yaptığımızı söylemesini bir soru olarak algılayarak Taşçıoğlu’nu
yanıtlayayım: Sabahattin Ali’nin Yaşar Nabi’ye “Bizim şu genç
şairlerin, yani Orhan Veli ile Oktay Rifat’ın başlarına gelenlere pek müteessir
oldum. Zavallı çocukların genç yaşta cinnet getirecekleri hiç tahmin edilmezdi.
Acaba onların şiirlerini yayınlamaya aracı olduğum için bu hazin sonuçtan ben de
sorumlu muyum diye vicdanen ben de acı çekiyorum” diye yazdığı mektup, şu
kitaptandır: Dost Mektuplar (Mektuplarıyla Edebiyatçılarımız), Haz.:
Yaşar Nabi, Varlık Yayınları, 1972, s.85-86
Sabahattin Ali’nin adı geçmişken, s.29’daki fotoğrafa
değinmekte yarar var.. Kitabı eline alıp görme şansı yakalayanlar “ne alaka?”
demiş olabilirler.. Kimseyi merakta bırakmadan söyleyeyim, o fotoğrafı
Sabahattin Ali çekmiştir.. Bakmayın siz fotoğrafın altındaki “Yakın çevresi
ile” lafına.. Atatürk Orman Çiftliği Tren İstasyonu önünde çekilen bu
fotoğrafın bir benzeri daha vardır.. Tek farkla, o karede Sabahattin Ali
resimdeki bir kişiyle yer değiştirip fotoğraf makinesinin önüne geçmiştir..
“Yakınları” denenler de şunlardır: Matika Szabo, Filiz, Szabo, Muvaffak
Şeref, Roji Szabo, Rebia Şeref, Aliye Ali..

Kaynak göstermeye (haklı olarak) bu kadar meraklı olan
Taşçıoğlu, neden yaptığı alıntıları eksik-gedik bırakıyor anlayamadım.. 51.
sayfada, Orhan Veli'nin Garip’in 2. baskısına yazdığı önsözden bir
cümle alıntılayarak kendi düşüncelerini doğrulamaya çalışıyor:
“Şair bu önsözde arkadaşlarına üstü örtülü biçimde sitem
ettikten başka, ilk baskıdaki önsözü ‘Şimdi yazmaya kalksam herhalde aynı
şeyleri yazmam’ diyerek görüşlerinin değiştiğini belirtir.”
Oysa şair, hemen ardından şöyle devam eder: “Ama, bundan
dolayı kim beni haksız bulabilir? Onları beş sene evvel yazmıştım. Beş sene
sonra aynı şeyleri söyleyecek olduktan sonra ne diye yaşadım? O günden ölseydim
olmaz mıydı? 1941 senesinde söylediklerim, 1616 senesinde 52 yaşında iken ölen
Shakespeare’in, 377 yaşında söylemesi lazım gelen sözlerdi. Aynı şekilde, bundan
yüz sene sonra yaşayacak bir şairin sözleri de benim yüz otuz bir yaşında
düşüneceğim şeyleri anlatmalıdır.”
Alıntılardaki eksiklikten daha büyük yanlışlar da doğuyor.. İşte
s.93’te böyle bir eksiklik var: “Bedri Rahmi Eyuboğlu, Orhan Veli ile onun ve
arkadaşlarının şiirlerinin en büyük savunucusu Nurullah Ataç’ın arasının
bozulmasında böyle bir takılmanın rolü olduğunu belirtir” diyerek, Bedri
Rahmi’nin Yeditepe dergisindeki (1.12.1951) bir yazısından alıntı yapar..
“Nurullah Ataç (…) bir gün Orhan’a şöyle diyor: ‘İlahi Orhan
Veli! Senin şiirlerin için yazdığım makaleleri birçokları ciddiye almışlar.
Bunları sırf alay etmek için yazdığımı kimse fark etmemiş. Sen ne dersin? Orhan
Veli kıs kıs gülerek bir Nasreddin Hoca edasıyla: ‘İşin tuhafı şu ki, ben de
şiirlerimi tamamıyle şaka diye yazıp neşretmiştim. Bazıları ciddiye aldılar!”
Ancak eksik kalan bir sonraki cümle şöyledir: “Rivayete
nazaran o gün bugün Nurullah Ataç – Orhan Veli dostluğu iflah olmamış.” Yani
bu ‘takılma’, ikilinin arasının bozulduğu dönemin değil, asıl ‘iflah olmayan’
dönemin başlangıcını sağlamıştır..
Sayfa 27’de Orhan Veli’nin tiyatroda aldığı rolleri
sıralanırken “Moliére’in Zor Nikah’ındaki üstad-ı sani rolü” alıntısı
Adnan Veli’nin hazırladığı Orhan Veli İçin’den alınmış ancak, aynı
kitabın son sayfasındaki ‘Düzeltmeler’ gözden kaçmıştır: (Adnan Veli, a.g.e.,
s.92) “11 inci sayfa, 8 inci satırdaki <<Üstad-ı Sani>> kelimeleri <<Müstecap
Çelebi>> olacaktır.”
Tüm bunlar çok basit şeyler olabilir ancak, 33. sayfadaki şu
cümlenin kaynağının belirtilmesi gerekmez miydi?..
“Mezartaşına Emin Barın tarafından yazılan yazı, hayatı
boyunca karşı çıktığı kafiyeden mezarında bile kurtulamadığını gösteren trajik
bir şaka gibi durmaktadır:
ORHAN VELİ
1914-1950”
Asıl trajik şaka (ki aklıma şakadan öte şeyler gelse de),
Yılmaz Taşçıoğlu’nun, Sunay Akın’ın şiirini düzyazıya çevirdiğini
belirtmeyi unutmuş olması mı yoksa?..
şiirden
kovduğu uyağın
dönüp
dolaşıp
sonunda
mezar taşına
konması ne
garip:
Orhan Veli
1914-1950
Beykoz Belediyesi’nin bundan sonraki çalışmalarını daha yetkin
ellere teslim etmesini dilerken; Murathan Mungan’ın Bir Garip Orhan
Veli’si; Met Üst’ün Orhan Veli’lemeler’i; Bilge Ercilasun’un
Orhan Veli Kanık’ı ya da Özgür Yayınları’nın korsan kitabı
Orhan Veli’nin olduğu gibi bu kitabın da benim koleksiyonuma katkıdan öte,
edebiyat alanına herhangi bir katkı sağlayacağını sanmıyorum..
M. Şeref
ÖZSOY |