* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

 

 ORHAN VELİ'DEN MEKTUP VAR..

(SEDA ARUN

RADİKAL KİTAP

11 MAYIS 2001)

 

  

Genç arkadaşım Şeref,

Uzun zaman önce Oktay Akbal'a "Aleyhimde yazılan yazıların, leyhimdekilerdekilerden fazla olması beni memnun eder" demiştim.

Hakkımda yazdığın

KANIK'sadığım biri ORHAN VELİ

isimli kitabını okumaya başlayınca bu düşüncemi hala muhafaza ettiğimin farkına vardım.

"İyi şair" olduğumu anlayanlara "şiirden iyi anlar", "senin şiirlerini alaya almak için yazdığım yazıları ciddiye almışlar" diyenlere "şiirlerimi şaka diye yazmıştım" dediğimi senin kitabını okurken hatırladım. 'Garip' olan, kimleri alaya kimleri ciddiye alacağımın anlaşılmasını gelecek günlere bıraktığımı da hatırladım. O günler ne kadar da çabuk gelmiş. Oysa 2038'e daha çok var. 'Sicilyalı Balıkçı' daha doğmamış. Doğacak, büyüyecek, "rakı şişesinde balık olsam" diyecek.

16 Mart 1946 yılında yaptığım bir çeviriyi de kitabına almışsın. Jean Cocteau:

"Bir şair ilkin okunmaz. Sonra yalan yanlış okunur. Daha sonra klasik olur, klasik olanı okumak adettir. Yalnız, ilk günlerden kalma birkaç hayranı vardır. Ömrünün sonuna kadar görüp göreceği rahmet budur," diye yazmış ve ben de çevirmiştim. Benimle bağlantı kurarak "Bu çeviri, kendisi için ne kadar gerçek" diyorsun. 'Sicilyalı Balıkçı'nın daha doğmamış olması seni yanıltmasın. Özdemir Asaf'ın "Ölü yaşayanlar yaşayan ölüleri çekemez," sözünü hatırlatmak isterim. Böyle olduğunu, olacağını bildiğim içindir ki:

Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;

Çiçekler gürültüyle açar;

Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,

Her bir tüylerinde ayrı telaş!..

Gün olur, başıma kadar mavi;

Gün olur, başıma kadar güneş;

Gün olur, deli gibi...

deyip, alıp başımı gittim.

Adımın bir kaç sokağa verildiğini de senin yazdıklarından öğrendim. "Yakacık, Ayazma Caddesi'nin sonundaki Orhan Veli Sokağı, Sultanbeyli Köyü'ne açılıyor ama, sokağın başı var sonu yok," diyorsun. Bu sokak yazdıklarıma, yaşadıklarıma, yaşayacaklarıma ne kadar uygun diye düşündüm. Ben 'alıp başımı gittim', son'u bıraktım giderken. Benim için son hiç olmayacak. Orhan Veli Sokağı gibi... Sormadan edemeyeceğim, Yakacık, benim bildiğim yer ise Sultan Beyli Köyü nerede? Daha önce hiç duymamıştım bu isimde bir köy. İstanbul'da mı yoksa?

Maçka da değişmiş ama, oraları iyi bilirim. Hele Vişnezade Parkı'nı... Ressam - heykeltraş Gürdal Duyar'ın o parkta yaptığı heykeli görmeye gittim. Beğendim. Hem de çok beğendim. Oktay Rifat, Sabahattin Kudret Aksal, Neyzen Tevfik, Cahit Sıtkı Tarancı, Behçet Necatigil, Şair Nigar ve ben, ağaçların arasından İstanbul'u dinliyoruz hep beraber. Melih Cevdet de tam karşımızda dinliyor İstanbul'u. Ayaklarımın üstünde uyuyan, Nahit'in annesi Pervin hanımın köpeği Çinçon.

Kitabını bitirmeye az kalmıştı. Okuduklarım beni hayli hislendirmişti. Evden eve, şehirden şehre taşınırken yaşadıklarım bir kere daha canlandı hayalimde. Büyük konsol da kamyona yüklendiğinde kahverengi boyalı döşeme tahtalarının üzerinde uçuşan tozlar arasında son kalanları düşündüm.

Sofadaki battal camın önünde duran yerinden oynatılamayacak ağırlıkta mermer konsolun arkasına düşmüş, düşerken pencere pervazının çürümüş tahtasına takılmış, yıllarca kaldığı bu bu yerde tırtıllı kenarları zamanın pamukçuklarıyla örülmüş birkaç resim de yerini almıştı yerde uçuşan tozlar arasında. Kimler yoktu ki resimlerde... Seyre daldım.

Küçük resimde Adnan, Füruzan, bir de ben. Gözlerim yine hüzünlü. Büyük olanında Oktay, Melih, Abidin Dino, Nazım Hikmet, Avni Arbaş, Bedri Rahmi, Sabahattin Eyuboğlu, Behçet Necatigil, Halim Şefik, Ataç, Sait Faik, Oktay Akbal, Fahir Aksoy, Rüştü Onur, Vedat Günyol, Fazıl Hüsnü, Ramiz, Mina Urgan, Mehmed Kemal... daha kimler kimler...

Büyük resmin arkasına başka bir resim yapışmıştı. Bozmadan ayırmaya uğraştım ama, bir kenarı koptu. Nahit Hanım'ın arkadaşlarıyla sandaldayken çekilmiş bir resmi... Sandalın başına oturmuş, omuzlarına inen dalgalı saçlarını rüzgara teslim etmiş, bana bakıyor her zaman olduğu gibi. Diş fırçamı sardığım kağıdı çıkardım cebimden. Kağıt nemliydi. Fırçada kalan su damlalarından ıslanmıştı. Kağıtta son şiirim vardı. Kaybolmuştu, yokolmuştu yazdıklarımın birkaç kelimesi. Bir elimde resmi, bir elimde son yazdığım şiirin son dizeleri, gözlerinin içine baka baka okudum:

....

Gelelim sonuncuya.

Hiçbirine bağlanmadım

Ona bağlandığım kadar.

Sade kadın değil, insan.

Ne kibarlık budalası,

Ne malda mülkte gözü var.

Hür olsak der,

Eşit olsak der.

İnsanları sevmesini bilir

Yaşamayı sevdiği kadar.

 

"Ne kadar kibarsın, ne kadar naziksin. Sen bir senyörsün," dedi.

"Evini değiştirirken haberim olmadığına çok üzülüyorum, taşırken sana yardım edemedim," dedim. "Sanatı, sanatçıları sevdiğimden Haldun Dormen Tiyatrosu'nun bulunduğu binanın en üst katında oturuyorum," dedi. Kısık bir sesle "Rahatsızlık vermezsem en kısa zamanda geleceğim." dedim. Duydu mu duymadı mı, emin değilim.

Resimleri, okumam için yolladığın kitabının sayfaları arasına koydum. Kitabını okumayı bitiriyordum artık. Son sayfalara gelmiştim. "Orhan Veli'den Beklediğim Mektup" başlığını taşıyordu son bölüm.

16 Nisan 1946'da Ülkü gazetesindeki sütunumda yazdığım yazı çıktı karşıma:

"Yazıları hakkında neler düşündüğümü merak eden genç arkadaşlarım benden bu sütunda cevap beklemezlerse büyük bir üzüntüden kurtulacağım. Kendilerine, isterlerse, mektupla cevap verebilirim. Bilmem, bu iş onların hoşlarına gider mi..."

Beni büyük bir üzüntüden kurtardığın için sana bu mektubu yazıyorum. Bilmem, hoşuna gitti mi?

KANIK'sanmış biri olduğumu senin de bilmen benim çok hoşuma gitti.


ANA SAYFA